Rüya görmek hayattaki en gizemli tecrübelerden biridir. Roma Dönemi’nde bazı rüyalar Roma Senatosu tarafından analiz edilmiş ve yorumlanmıştır. Rüyaların tanrılardan gelen mesajlar olduğuna inanılmıştır. Rüya yorumcuları askeri liderler ile savaşa bile gitmişlerdir. Ayrıca çoğu sanatçının, yaratıcı fikirlerini rüyalarından edindiği bilinmektedir. Peki rüyalar hakkında ne biliyoruz? İşte en ilginç 13 gerçek…
1. Gördüğünüz Rüyların yüzde 90′ını Unutursunuz...
Uyandıktan sonraki 5 dakika içerisinde rüyalarınızın yarısını unutursunuz. 10 dakika sonra ise yüzde 90′ı hafızanızdan silinmiş olur..
2. Körler de Rüya Görür
Doğduktan sonra kör olmuş olan insanlar rüyalarında görüntüler görürler. Kör olarak doğan kişilerse rüyalarında görüntü görmezler, ancak duyma, koklama, dokunma ve hissetme üzerine rüya görürler.
3. Herkes Rüya Görür
Ciddi bir psikolojik rahatsızlığı bulunmayan her insan rüya görür. Rüya görmediğinizi düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz çünkü yalnızca rüyalarınızı hatırlamıyorsunuz.
4. Rüyalarımızda Yalnızca Bildiğimiz Yüzler Görürüz
Beynimiz yeni yüzler yaratamaz. Rüyalarımızda daha önceden gördüğümüz gerçek insanların gerçek yüzlerini görürüz ancak bunu onları hatırlamayabiliriz. Hepimiz yaşamımız boyunca binlerce yüz görmüşüzdür, yani beynimizin kullanabileceği sonsuz seçenek vardır.
5. Herkes Renkli Rüyalar Görmez
Görme yeteneğine sahip insanların yüzde 12’sinin rüyaları siyah-beyazdır. Geri kalanlar ise renkli rüyalar görürler. 1915-1950 arasında yapılan çalışmalar rüyaların çoğunun siyah-beyaz olduğunu ancak bu oranın 1960′lardan sonra değişmeye başladığını gösteriyor. Günümüzde 25 yaşının altındaki kişilerin yalnızca yüzde 4.4′ü siyah-beyaz rüya görüyor. Son yapılan araştırmalar bu değişimin nedeninin televizyonun siyah-beyazdan renkliye geçmesi ile bağlantılı olabileceğini gösteriyor.
6. Rüyalar Sembolik Anlam Taşımaktadır
Eğer rüyanız özellikle bir konu ile ilgili ise rüya sembolik anlam taşıyor demektir. Bu analiz edilerek ortaya çıkarılabilir.
7. Duygular
Rüyalarda en çok deneyimlenen duygu endişedir. Negatif duygular, pozitif olanlardan çok daha fazladır.
8. Tekrar Eden Rüyalar
Çoğu rüya yalnızca bir kez görülse de, çoğu insan aynı rüyayı birden fazla kez gördüğünü söylemektedir. Kadınların yüzde 70′inin ve erkeklerin yüzde 65′inin aynı rüyayı çok kez gördüğü kaydedilmiştir.
9. Hayvanlar da Rüya Görür
Değişik hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar insanlar gibi onların da uyku sırasında beyin dalgaları olduğu görülmüştür. Bir köpeği uyurken izleyin. Rüyada birşey kovalıyormuşçasına değişik sesler mırıldanır ve patileri hareket eder.
10. Vücut Felci
REM uykusu sırasında beyindeki bir mekanizma vücudun tamamen hareketsiz olmasını sağlar, böylece rüyada fiziksel bir hareketin gerçekleşmesi önlenir. Ancak bu mekanizmanın normal uyku süresinden önce/sonra ya da bu süre boyunca tetiklenmesi muhtemeldir.
11. Rüya ve Gerçeğin Birleşmesi
Uyuduğumuz sırada beynimiz gerçek hayattan gelen sesleri alır ve onları rüyamızın bir parçası haline getirir. Yani bazen dışarıdan gelen sesi uykuda yorumlayabiliriz. Örneğin kardeşiniz siz uyurken başınızda gitar çalıyorsa, rüyada konserde olduğunuzu görebilirsiniz.
12. Erkekler ve Kadınlar Farklı Şekilde Rüya Görürler
Erkekler, kendi cinsleri ile ilgili rüya görmeye daha çok meyillidir. Erkeklerin rüyalarındaki karakterlerin yüzde 70′i başka erkeklerdir. Diğer bir taraftan kadınların rüyalarındaki kişilerin yarısı erkek, yarısı kadındır. Tüm bunların yanısıra erkekler rüyalarında genelde kadınlardan daha agresif duygular yaşarlar.
13. Rüyaların Geleceği Gösterme Özelliği Vardır
Yapılan araştırmaların sonuçlarına göre çok sayıda insanın yüzde 18 ila yüzde 38′i en az bir geleceğe dair rüya görmüştür. yüzde 70 ise deja vu deneyimlediğini söylemiştir. Rüyaların geleceğin habercisi olduğuna inanan insanların sayısı ise yüzde 63 ila yüzde 98 oranla çok daha fazladır
Uyurken gördüğümüz düşler hakkında çok şey yazılır, çizilir. Bunların çoğu da genellikle bilimsel verilere dayanmaz.
Rüyalar simgeseldir
Belirli bir nesne veya olay içeren rüya, genellikle doğrudan o nesne veya olayla ilgili değildir. Rüyalar simgesel bir dille konuşur. Rüyalarınız hangi imgeyi görürse büyük ihtimalle o imgeyi temsil etmiyordur.
Duygular
Rüyalarda en çok hissedilen duygu endişedir. Negatif duygular pozitif duygulardan daha sık görülür.
Her gece dört ila yedi rüya görürüz
Ortalama olarak her gece bir iki saat arası süreyle rüya görürüz.
REM (Derin uyku fazı)
Hızlı Göz Hareketi (REM) uykunun standart bir evresidir ve bu evrede gözler hızlı hareket eder. REM uykusu ergen insanlarda tüm uykunun yüzde 20-25'ini kapsar, bu da bir gecelik uykunun 90-120 dakikasına eşittir. REM uykusu sırasında rüyada hareket edilse de vücut hareket edemez, yani vücut geçici 'uyku felci' haline geçer.
Rüyanın gerçek hayatla birleşmesi
Zihnimiz, bedenimizin o sırada gerçekten duyduğu ya da hissettiği şeyleri rüyalarımızla birleştirebilir. Örneğin rüyamızda kendimizi bir konserde müzik dinlerken görüyoruzdur, ancak o sırada radyoda bir müzik çalıyor olabilir.
Horluyorsanız rüya göremezsiniz
Bilimsel olarak kanıtlanamasa da, yapılan araştırmalarda horlayan insanların daha az sayıda, daha kısa ve genellikle unutulan rüyalar gördüğü sonucuna varmış.
Rüyanızda orgazm olabilirsiniz
Rüyanızda cinsel ilişkiye girebilir, ayrıca gerçeği kadar güçlü bir orgazm yaşayabilirsiniz. Hatta gerçeğinden bile daha şiddetli olabilecek bu orgazm esnasında boşalma bile gerçekleşmeyebilir.
Takıntılarından ve yarattığı sorunlardan kurtulmak için... Rüya analiziyle terapi; Daha mutlu, başarılı ve güçlük olmak istiyorsanız, insanlarla daha iyi iletişim kurmaya çalışıyorsanız, öncelikle bilinçaltındaki takıntılarınızdan kurtulmalısınız. Bunun yolu da, rüyalarınız aracılığıyla alt beyninizin farkına varmanızdan geçiyor. Rüya analiziyle bunu gerçekleştirmeniz mümkün...
Rüya analiziyle terapi
Daha mutlu, başarılı ve güçlük olmak istiyorsanız, insanlarla daha iyi iletişim kurmaya çalışıyorsanız, öncelikle bilinçaltındaki takıntılarınızdan kurtulmalısınız. Bunun yolu da, rüyalarınız aracılığıyla alt beyninizin farkına varmanızdan geçiyor. Rüya analiziyle bunu gerçekleştirmeniz mümkün...
RÜYA: "Yoldayım. Yanımda küçük kızım ile onun yanında bir çocuk daha var. Kız mı oğlan mı bilmiyorum. S. (komşum) ile karşılıklı konuşuyoruz. Onun yüzünde birden kendi yüzümü görüyorum. Zaman zaman S. oluyor, zaman zaman ben oluyorum. Saçlarım omuzlarımda (daha kısadır). Fön çekmişim ve çok güzelim. Yüzüm pırıl pırıl, aydınlık."
ANALİZ: Komşusunun dişi güce ulaştığını (vajinal orgazmı bildiğini) kabul ederek onu kıskanıyor ve kendisini onun yerine geçiriyor. Vajinal orgazmı öğrenip, dişi güce ulaştığında pırıl pırıl ve aydınlık olacağına alt beyin sistemi de ikna olmuş. Tipik bir iyileşme rüyası...
Okuduğunuz paragraf, kitaplardan edindiğimiz tipik bir rüya tabiri değil, uzmanlık alanı uyku "psikofizyolojisi" olan Psikiyatrist Doç. Dr. Nusret Kaya'nın kaleme aldığı "İyileşme Kitabı"nda yer alan bir rüya analizi. O "alt beyin" ile "üst beyin" arasında oluşan ve rüyalara yansıyan "takıntılarımızı" rüya analizleriyle ortadan kaldırarak bilincimizi yeniden kaynağına doğru açmayı hedefliyor. Ancak, altını önemle çizmekte yarar görüyoruz: Rüya analizini, rüya tabiri veya yorumuyla karıştırmamanız gerekiyor. Batı'da pek çok psikiyatristin uyguladığı "Rüya Analizi", başlı başına bir bilim dalı. Peki, rüyalarımız hem ruhsal sağlığımız hem de insanlar arası iletişimde neden bu denli önem taşıyor?
Rüyalar mesaj gönderiyor...
Rüyalar, alt beyin ve şuuraltı sistemlerinin özel bir evrensel sembol diliyle üst beyne verdiği mesajları içeriyor. Şuuraltı ve alt beyin sistemleri rüyayı görüyor, üst beyin sistemi hatırlıyor ve yazıyor. Böylece en azından alt ve üst beyin arasında bir temas kuruluyor. Bu mesajları şu şekilde özetleyebiliriz: Üst beyne yani, farkında olduğumuz üstteki kişiliğe "Senin beyninin derinliklerinde şu şu takıntılar var. Bunları halledemezsen, o muhteşem alt beyinsel enerjini sağlıklı olarak kullanamazsın" diyor rüyalarımız. Dolayısıyla rüyalarınız çözümlenerek daha huzurlu, daha enerjik olmanız sağlanıyor. Rüya görmediğinizi düşünüyorsanız, kesinlikle yanılıyorsunuz. Çünkü, her insan her gece rüya görüyor. Rüyalarınızı hatırlamaya özen gösterirseniz, mutlaka hatırlarsınız.
Üst beyin önemli, ancak...
Doç. Dr. Nusret Kaya, beyni, "sağ ve sol" yerine, "üst ve alt beyin" olarak tanımlıyor. Bir de bu ikisinin arasında Nusret Kaya'nın ilkel libido seviyesi olarak tanımladığı bir tabaka mevcut. Üst beyin, bir milimetre kalınlığında, girintili-çıkıntılı, kabuk görünümlü, gri hücrelerden oluşan bir yapı. Tıptaki adı da "korteks" Beynin her iki yarım küresini de kaplayan, bir buçuk metrekarelik bir zar. Bu bölümün maksimum kapasitesi yüzde 28. İşte biz bu korteksle, yani üst beynimizle okuyoruz, yazıyoruz, düşünüyoruz, çalışıyoruz, konuşuyoruz, para kazanıyoruz... Dolayısıyla, genelde baktığımız zaman, bir üst beyin dünyası mevcut. Hepimiz konuşuyor, ancak hiçbirimiz kolay kolay birbirimizi anlamıyoruz. Neden mi? Çünkü, üst beyin genelde zeka, para ve şekille ilgili ve biz tüm beynimizi üst beynimiz sanıyoruz. Oysa, mutlaka alt beynimizin farkına varmamız, ona ulaşmamızı engelleyen takıntılarımızın neler olduğunu bilmemiz gerekiyor. Ancak şuuraltı denen, Nusret Kaya'nın ise "ilkel libido" olarak adlandırdığı takıntılar yüzünden, alt beynimizle bağlantısız yaşıyoruz. Alt beynin daha huzurlu, başarılı, enerjik olmamız ve insanlarla daha iyi iletişim kurmamız açsısından neden önemli olduğuna gelince...
Alt beyne ulaşmak şart!
Nusret Kaya, beynimizi bir buzula, bir Aysberg'e benzetiyor. Buzulun üstünü hepimiz biliyor, görüyoruz. Ama, ondan çok daha büyük ve derin olan, altını görmediğimiz için, daha kapsamlı, daha büyük ve daha derin olduğuna hiçbirimiz inanmıyoruz. İşte, Nusret Kaya'ya göre önemli olan buzulun altını incelemek ve çözümlemeye çalışmak. Kaya, "Biz, tüm beynimizi, korteksin oluşturduğu kadar zannediyoruz. Bence en büyük yanılgımız bu. Korteks dediğimiz, sadece buzulun üstü" diyor. Alt beyin, beynin beyaz hücrelerden oluşan yüzde 72'lik bir bölümü kaplıyor. Üst beynin aksine, duygularımız başta olmak üzere, sezgisel iletişim ve güçlerimiz ise alt beynimizle bağlantılı. Yani, alt beyin, tüm duygularımızın ve içgüdülerimizin kaynağını oluşturuyor. Alt beynin işlevleri bununla da sınırlı değil. Ayrıca, RNA yoluyla atalarımızdan gelen bilgi şifrelerini depoluyor. Bir diğer görevi de; iç organlarımızı çalıştırmak. Otonom sinir sistemi dediğimiz kalbimizin çarpması, bağırsaklarımızın çalışması, tansiyonumuz tüm bunları düzenliyor. Dolayısıyla, alt beyin çok daha kapsamlı, çok daha güçlü özellikler taşıyor.
Takıntılardan kurtulmalı ama nasıl?
Nusret Kaya'ya göre insanların büyük çoğunluğu neredeyse yüzde 99'u alt beyni kullanmıyor. Çünkü, üst beyin ve alt beynin ortasında şuuraltı var. Burada seksüel içerikli takıntılarımız yer alıyor. Bu takıntılardan kurtulamazsak, ömür boyunca alt ve üst beyin bağlantısı kurulamıyor, alt beyindeki koca bir hazine kaybedilebiliyor. Burada esas olan üst beyni devre dışı bırakıp, alt beyne olumlu telkinler yapmak. Bu konuda Batı'da psikoanaliz yoluyla, rüya analizi ve serbest çağrışım metoduyla üst beyin devre dışı bırakılarak alt beyne inmeye çalışılıyor. İşte, rüya analizleriyle bu takıntılardan kurtularak beynin iki bölümünün bağlantısı sağlanıyor. Böylece üst beyinler daha güçlü oluyor. Bu da mutluluk, başarı, yaratıcılık, güç ve barış anlamına geliyor.
Sinan DURMAZ
St.Clements Üniversitesi
Psikoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder